MÛSIKÎMİZDE BUGÜNDEN GEÇMİŞE, BUGÜNDEN YARINLARA…

Öncelikle kendimden bahsederek yazılarıma başlıyorum. Sanırım mûsıkîmizle ilgili
konularda gerek yaşadıklarım, gerek öğrendiklerim camiaya yardımcı, faydalı olan
bilgilerle dolu olacaktır…
MÛSIKÎMİZDE BUGÜNDEN GEÇMİŞE, BUGÜNDEN YARINLARA…
Uzun yıllar öncesinde, küçük sayılabilecek bir yaşta müzik eğitimine başlamıştım.
Tesadüfen gazetede gördüğüm bir ilan üzerine, Istanbul Cağaloğlu semtinde (1962)
özel bir konservatuarın talebe kayıtlarına başladığını görür görmez kayıt için
koşmuştum…
Bilmeden sormadan kayıt yaptırdığım ve Rüştü Eriç Hocanın imtihanından geçerek
başladığım, tahmin edemediğim bir şekilde ciddi eğitimin verildiği bir konservatuardı.
Her dersin hocası ayrı idi. Dersler tam vaktinde başlıyor, zil sesi üzerine ara veriliyor,
güler yüzlü hocalar son derece nazik ve sevecen davranışlarla bizlere moral
veriyorlardı. Ben bu kuruluşun ikinci yılında kaydımı yaptırmıştım. Ancak kısa
zamanda hocalarımın takdirini kazanmış ve koro çalışmalarına dolayısıyla da
konserlere hazırlanma şansını yakalamıştım. Hocalarımızın hemen hepsi birbirinden
kıymetli üstadlardı.
Rüştü Eriç, Ud hocası olmasının yanısıra kuruluşun müdürlüğünü de yürütüyordu.
Hocalarımız: Dr. Alâeddin Yavaşca, Melahat Pars, Mülkiye Ecevit (evlenince Toper
soyadını aldı) Kanuni Haluk Güneyli, Nida ve Neriman Tüfekçi, Orhan Dağlı, Cevdet
Çağla, Cahit Peksayar müziğimizin güzel isimleriydi. Bir yıl sonra Rüştü Eriç’in
ayrılması, Mülkiye Hanımın evlenerek Ankara’ya gitmesi üzerine yeni hocalar geldi.
Şefik Gürmeriç, Süheyla Altmışdört, Göksel Baykut (Çelikel)… Sonrasında bu özel
konservatuarın dışında sadece Istanbul Belediye Konservatuarı olduğunu öğrendim.
Resmi Türk Mûsıkîsi Konservatuarı kuruluşu ise 1975 yılında ancak
gerçekleşebilmişti… Demek ki özel konservatuarda ders alan grup olarak çok
şanslıymışız…
Derslerimiz ilerledikçe bizlerin de şevki artıyordu. Ne hocalar dersleri aksatıyor, ne de
biz talebeler derslerden kaçıyorduk. Bilakis öğrenmeye doyamıyor, ders günlerini iple
çekiyorduk… Müzik eğitiminin yanısıra bizler farkına varmadan bir başka eğitimi de
alıyormuşuz ve bunu çok zaman sonra fark edebildik. Hocalarımız bizlere müzik
eğitimi verirken kişilikleri ile de bizleri eğitiyorlarmış. Güzel konuşma, kibar
davranışlar, efendilik, hoşgörülü olma, karşındakine sevgiyle, olgunlukla yaklaşma
gibi özellikleri onlardan farkına varmadan, tek kelime etmemelerine rağmen alarak,
şahsımızda uygulamaya başlamışız…
Bu kısa girişten sonra bizi yetiştirenlerden bahisle, öğrendiklerimizi bizden sonrakilere
aktarma görevinin geldiği bilinciyle yazılarımı aralıklı olsa da yazarak sizlerle
paylaşmaya gayret edeceğim…
26.07.2022